26 Aralık 2019 Perşembe


                                                            İNSAN VE ŞEHİR
            Şehirlerde yaşamak zorunda kalan önemli bir nüfus bulunmaktadır. Bu nüfusun şehir hayatının mimarisi ve yaşam şeklinden her anlamda etkilendiği kesindir. Birçok kişi bu konuya kafa yormuş, araştırmalar yapmışlardır ve nihayet İngiltere de bir konferans düzenlenmiş. İngiltere de yapılan bu konferans birçok mimar, tasarımcı, sinir bilimciyi bir araya getirmiş ve burada en iyi şehir tasarımları  ve insanlar üzerindeki etkileri konuşulmuştur. Buda bize gösteriyor ki insanlar mevcut şehir yapılanmasının olumsuz etkilerini yaşadıklarını farketmektedirler  ve bu uygunsuz yapılanma     onları rahatsız etmekte , piskolojilerini ve sosyal yapılarını bozmaktadır bundan dolayı yeni  arayış içindedirler.
          Şu bir gerçektir ki insan duygusal bir yapıya sahiptir. İnsanın duygularını ise içinde bulunduğu yaşam ( işittikleri, gördükleri ve bunların ,onlara hissettirdikleri) etkilemektedir.         
( örneğin 1950'lerde yapılan bazı apartmanlar, suç işleme, yoksulluk ve işlevsizlik simgesi haline gelmişti. Yan yana dikilmiş çok sayıda apartman, içinde yaşayanlara izolasyon hissi veriyor, doğru tasarlanmamış kamu alanları, bunları kullananları başarıya yöneltmiyordu.) e-psikiyatri den alıntı
            Günümüzde insanların bir çoğu Şehir hayatına erken yaşta maruz kalıyor, bu durumunda ise insanların beyin yapılarının bile olumsuz yönde değiştiği ve ruhsal hastalıkların görülme sıklığının arttığı yine araştırmalar sonucunda ortaya konulmuştur.
             Şehir planlaması, insanların kendisini iyi hissetmesini sağlamaktan daha öte bir önem taşır. Araştırmalar göre şehirde yaşayanlarda şizofreni, depresyon, kronik anksite gibi ruhsal hastalıkların ortaya çıkma riski çok daha fazla. Neden mi ? Birincisi insan sosyal bir varlıkdır. Sosyalleşemediği zaman hem beyinsel, hem zihinsel, hem ruhsal anlamda kısır kalmaktadır. Bunu önlemek için şehir ortasında parklar ve banklar yapılmış ama oldukça yetersiz olduğu gözlenmiştir.
            Peki… biz insanlar nasıl bir şehirleşme modeli içinde olursak sağlıklı bir kişilik, sağlıklı bir toplum ve sağlıklı bir sosyal yapı oluşturabiliriz.
             O zaman insanların ruhsal ve bedensel yapılarına uygun ve kolayca sosyal iletişim kurabilecekleri yaşanılan yerlerde huzur bulacakları bir şehirleşme yapılabilir. Yurt dışında ki gibi ,yerleşim yerleri daha fazla yeşil alan ,daha fazla bahçeli ev, gökyüzünü görebilecekleri gökdelenlerin olmadığı alanlar ve komşuluk ilişkilerinin daha kolay kurulacağı bir planlama olmalıdır, fakat iş merkezleri  farklı tasarlanabilir ,aynı sanayi siteleri mantığı gibi iş yeri siteleri oluşturulabilir.
              Bu tasarımın değişimim evlerin dış  cephelerinden başlar tüm alana yayılır .örn eslki Osmanlı evlerini gezdğimde yöre iklimine bağlı ,yaşam şekline bağlı binalar oluşturulduğunu gördüm mesela Mardin evleri sıcak ve soğuk geçirmeyecek şekilde taş evlerden yapılır dağın tepesindedir düzliün sıcağını almamak için evlerin avluları daha büyüktür. Bahçeye veya avluya girdiğinizde güzel bir ortam sizi bekler ,dışarıda ev halkının zevkini yansıtan süslemeler ve yazılar vardır .insanlar bu evlere bakınca ,insanların içinde var olan sanat duygusunu da tatmin eden bir yapılaşma ile her yönden insanı mutlu etmektedir.  
               Bende bu sonuca göre eski Osmanlı şehir mimarisi ile son zamanların şehir mimarisini araştırınca ilginç sonuçlar elde ettim. psikoloji bilimi bu kadar ileri değilken nasıl oluyor da eskiden daha insan psikolojisine yatkın binalar ve şehir planları yapılıyordu da günümüzde bu kadar psikoloji ilerlemişken bu kadar insana ve sosyalleşmeye aykırı bina ve şehir planlamaları yapılıyordu, sanırım bazı kişilerin rant istekleri veya farklılık yaratma gayreti ile insan ve sosyal yapısına aykırı bir yapılaşma oluşmaktadır. Büyük gökdelenlerle insanların gökyüzünü görmelerinin önüne engel çıkarıldı her bina kat kat dolap çekmecelerine sıkıştırılmış aile yapıları ile insanların ruhunu daraltmaktadır. Böyle bir evlerde yaşamak ve büyümek zorunda kalan çocukların en önemli olgunlaşma ve gelişme fırsatı olan oyunları ellerinden alınmış ve dar mekanlarda kısa paslaşma hesabı çocuklar bu küçük evlerde oynayamıyacağı için hareketsiz ,arkadaşsız ,telefon veya televizyon çocukları olarak sanal bir dünyada sanal alemi öğrenerek büyümektedir . peki bu insan psikolojisine aykırı ortamların gelecekteki bedeli ne olabilir .İlişki kuramayan ,ilişkilerini sürdüremeyen problem çözmede yetersiz ,güzel konuşup bir çok şeyi bilen ama yaşama geçiremeyen bir toplumla nasıl mutlu olunur. Eskiden ben kendi çocukluğumu düşündüğüm zaman tüm gün sokakta oynar bahçeden içeri girmezdik .tavuklarımız ,köpeğimiz ,ağaçlarımız,toprağımız ve arkadaşlarımızla sürekli etkileşim içinde idik .oyunlar sırasında oluşan problemleri bile birlikte çözmeyi öğrenmiştik. O zaman nasıl bir şehirleşme olmalı ki eskisi gibi mutlu aileler ,mutlu çocuklar ve mutlu sağlıklı  toplum ortaya çıksın .Bir kere eskisi gibi mahale kulturu az katlı binalar geri gelmeli . her semtte mutlaka ,spor alanları oyun bahçeleri ,parklar ,sosyalleşmeyi sağlayacak kültür merkezleri (buralarda kültürel etkinlikler,kurslar  düzenlenmelidir.)ayrıca insanların bir araya gelebildiği yemek yiyebildiği sosyalleşebildiği yeşil alanları bol lokaller olmalıdır ve mutlaka bir ilk okul bir orta okul ve lise olmalı ki çocuklar servisler yerine ayaklarını kullanmayı öğrenmeli .biz öyle yapardık arkadaşlarımızla yürürken sohbet ede ede yürür okulumuza gelirdik bu da sabah sporu işte . her kes bir birini tanırdı yaz günleri akşam mahalle önünde oturur biz arkadaşlarımızla sohbet ederken annemler de çay sohbetleri yapardı . susadığımız zaman illa evimize gitmezdik kimin evi o an oyun mekanına yakın ise orada su içerdik veya acıkınca kimin evine yakınsak onun annesi hepimize salça ekmek sürer yerdik . ve biz mutluyduk ,her semtte mutlaka bir ibadet yeri olmalı bizim için bir cami gibi .çocukken biz toplanır ramazan günlerinin akşamında teravi namazlarına giderdik neden bu kadar kolaydı çünkü yakındı cami evimize . akşamları aşırı gürültüye maruz olmazdık çünkü hepimizin bisikletleri vardı toplanır bisikletle gezerdik . bir amca evinin bahçesinde sinema etkinliği yapardı yaz günlerinde biz de mutlaka onun etkinliğini takip eder izlerdik çünkü sokak başına kaoyduğu kartonlara yazılmış ilanla duyururdu ne mutlu olurduk . çünkü biz onu toplu olarak izlemeye giderdik. İnsan sosyal bağımlılığı olan bir varlıktır. Sosyal olmadığı zaman mutsuzdur . tabiattan ayrılırsa mutsuzdur.
  Peki biz şehirleri kimler için kuruyoruz . Bazı sistemlere  göre az mekana çok insan tepmek içinmi önemli olan sağlıklı ve mutlu insan ve sağlıklı ve mutlu bir toplum değilmi o zaman nedir bu sistemli yalnızlık yapılaşması ,günümüzde mutsuz ,iletişimsiz,güvensiz bir çok insan aynı apartmanda bir birine selamlaşmaya korkuyor. Korkularımızın esiri olmuşuz.

SES VE GÖRÜNTÜ KİRLİLİĞİ İNSAN PSİKOLOJİSİNİ BOZAN ETMENLERDENDİR.
  Günümüz insanı hayatı anlamadan bir hızla yaşamaktadır özellikle büyük şehirde insanlar trafik,hava kirliliği ,ağır ve insan psikolojisine ,ruh sağlığına aykırı çalışma şartları ile sürekli bir yarış halindedir.Bir de rahatlaması gereken evler ve sosyal mekanlara uzak olan beton yığını ruhsuz ,güneş alamayan ,gökyüzünü ve komşusunu görmeyen insan nasıl onarılacak.

                                               

                                 SORUNA BAKIŞ VE SORUN ÇÖZME BECERİLERİ
       Hayatımız boyunca bir çok sorunla karşılaşır, bir çok soruna yenik düşer, bir çoğundan ise öğrenmemiz gerekenleri öğrenmiş olarak çıkarız. Aslında sorun çözümü de içinde getirmiştir. Ve öğretmenimiz sorunlarımızdır yeter ki görebilelim.
      Bir sorun size ulaştığında ne yapmalı ne düşünmeli?
Şu bir gerçektir ki sorun olan şey in anahtarı  çoğunlukla  sorunun içindedir. Örn. acı çeken bir kişi acıdan kurtulmak için o sorunun içindeki  çareleri değerlendirir  .Tehdit olarak algılanan konu ne ise o konu hakkında  kendimizi güçlendirme yollarına baş vururuz ve aklımızı bu konudaki  ip uçlarına yönlendiririz. Tehdidin karşılığı güvendir. Bir çok kişi güvende olamadığını düşündüğü için ve ya güven şemalarını kullanamadığı için acı çeker veya  acı çektirir.
         Sorun çözmede değişik aşamalar  vardır  . Bu aşamaları  iyi bir gözlemci, iyi bir dinleyici, iyi bir araştırmacı olarak aşarız.  Aslın da bir  problemimiz olmasa biz bu konuda araştırmaya girişip alternatifler çıkarmaya çalışmazdık. Sorunumuz bizim en iyi öğretmenimiz  ve bizi öğrendiklerimizi uygulamamız için sınav yapacak uygulama alanıdır.
         Bu konuda en büyük yardımcımız bilincimiz yüreğimiz , vicdanımızdır  ,çünkü olayları değerlendirecek ,farkları ve benzerlikleri ayıracak yegane merkez bilinç ,  ve merhametin açığa çıktığı vicdandır .Geçmiş tecrübelerden oluşan kayıtlar ve hepsinin sonucunda oluşturduğumuz  bilinç altı ve onun sonucu Şemalardır.
       Bir çok olaya , bir çok duygu ve semboller yüklemişizdir. Yeni olaylar da, bunlar bize işlerimizi kolaylaştıracak yol işaretleridir. Fakat bazen de başka yöntemler denemek gerekir bir sanatçıyı düşünün her resim de aynı boyaları , aynı sembolleri,  aynı konuyu çalışmaz ,aynı konuyu çalışsa bile farklı semboller , farklı boyalar ve farklı anlatım şekilleri  ile çalışır. O zaman lütfen olaylar karşısında hemen hareket etmeden önce bir durup düşünmek ve burada farklı ,  eğlenceli, renkli ne kullanabilirim   diye sorgulamak gereklidir.
Problem çözerken bu problemi çözmek için çözmek değil ,  öğrenmek ,öğretmek ,mutlu olmak için ve mutlu etmek için çözüm yolları aramak ve  bir çok kişi için faydalı olacak çok yönlü yöntemler keşfetmek gereklidir.
 Bir sorunun çözüm yolu asla tek yol değildir eğer tek bir yol olduğunu düşünürsek bu bizi şiddete  ,mutsuzluğa ,tükenmişliğe yönlendirir. Her zaman sorun çözmenin bir çok yolu vardır yeter ki yeterince zaman , emek harcayalım ve farkında olalım.
     Farklı düşünce üreten insanları bir çok kere biz hasta ilan ederiz oysaki bu kişiler belki de bir dâhidir. Bizim gibi sıradan insanların görmediklerini görür hissetmediklerini hissedebilir. Farklı olmak demek her zaman olumsuz olmak demek değildir. Gördükleri farklı olduğu için söyledikleri farklı, aynı olayı  farklı gördüğü için, farklı anlamlar yüklemeleri de bu yüzdendir. Her bireyde herkes var bu yüzden her gördüğün de herkes ve her düşünce var. Her insan büyürken her insandan aldığı ve algıladığı kadar var. Çocuk anne baba ve toplumdan aldıkları ile hem onlardan hem onlardan ileri oluyor. Su damlacığının hem okyanusun hem kendi bilgisini taşıdığı gibi .
Sanatın olduğu yerde  tek başına akıl değil gönül  dediğimiz akıl ve duygular iş başındadır.

18 Aralık 2019 Çarşamba

                                                    KORKULARIMIZ

Hepimizin çocukluğundan başlayarak bu yaşına kadar süren veya kısa sürede sona eren korkularımız vardır. Bu korkuların temeline inecek olsak hep bir bilinmezliğin beynimizde sembolleştirip varlık haline getirdiğimiz anlaşılır. kimi bu sembolleri başka ütopik varlıklara ,kimi sembolik insanlara döndürerek varlığa dönüştürür ,kimide yaşamının her alanına indirgeyerek  yaşamına alır ve onları atamaz hayatını zehir eder. Peki bu düşünsel olan ama yaşamadığımız korkular bizi nasıl olur da esir alır. Her insanın içinde bir çocuk vardır ve o çocuk hep kendisini aciz ve  korkuları ile baş edemeyeceğini zanneder oysa ki insanın içinde birde yetişkin beni vardır ki o bu korkularla baş edebilir. işte biz korkularla baş etmek için bu yetişkin beni açığa çıkarmalıyız. Korkuları konuşup dillendirmeliyiz. Farkındalıktan sonra çözüm daha kolaydır. Burada terapi yöntemlerini kullanıp bireyin yetişkin beni ni aktive etmek önemlidir. korkularımız baş edebileceğimiz şeylerdir. içimizdeki gücümüzü farketmek ve farkındalık kazanmak ile çözüm başlar yani karanlık bir ortamda ışıkları açmak gibidir anlamak ışıkları açmadan etrafı görmeden nasıl yol alabiliriz ki.

MOTİVASYON NASIL KAZANILIR


                                                                               
İnsanların birçok konuda zaafları vardır ama önemli olan bu zaafları nasıl yöneteceğidir. Nelerdir zaaflarımız dersek birçok alt başlık çıkabilir. Bizim özellikle gençlerin etkilendiği ve yeterince güçlü olamadıkları için yönetemedikleri zaaflar üzerinde çalışıp bu zaafları tanımak ve yönetebilmek konusunda bilgilendirme çalışmaları olacaktır. En büyük sorunlardan biri ERTELEME alışkanlığıdır.
ERTELEME: İşleri son dakikaya bırakma ve bunun sonucu ise kaygı ve telaşla birlikte bir dizi sıkıntı yaşamayı davet etmiş olmaktadır.
MOTİVASYON KAYBI: Başladığımız işi bir süre sonra aralıklı olarak yavaş yavaş bırakma hali sonrada tamamen bırakma dediğimiz amacımızdan uzaklaşma veya yapamama halidir.
 Sorun yaşadığımız, sonuca ulaşamadığımız, ertelediğimiz her olayda aslında süreç değil sonucu yaşamak istediğimizdir.
    Alışkanlıkları yıkmak hiçte zannedildiği gibi kolay değildir. Zihniyet ve duyguları değiştirdikten sonra yaşama indirgenebilmektedir. Bunun için davranış ve nedenleri incelenmelidir. Bir davranışı yapmak o davranışı yapmadığımızdaki korkutucu sonuçlarına katlanamayacağımızdandır. Yani sonuç aslında iyi bir motivasyon kaynağıdır. Fakat bazen bu sonuçlara karışan başka etkenler olmaktadır o etkenlerin hangisi daha güçlü ise o kazanmaktadır.
  Eylemlerin birçoğu geleceğe yönelikken araya giren karıştırıcı eylemler şimdi ve buradayı etkiler. Bu ise daha cazip ve güçlü olanı devreye sokar   çünkü öbür eylem olasılıktır ve sonuçları uzun vadede alınacaktır. Her davranış ona neden olan zihinsel sürecin sonucudur. Bazı yaşantılar gelecek sonuç için, ertelenen haz ve kazanılacak başarı için çekilecek sıkıntı iken örn: ders çalışmak veya bilgisayar oynamamak gibi, bazıları da şimdi ve burada ki hazlar ve mutluluklardır örn: bilgisayar oyunu veya uyumak şimdiki haz ve mutluluk olması ama uzun vadede olumsuz sonuçlar doğuracağı kesin olmasıdır.  Bunlar kişiyi duygusal ve mantıksal çelişkilere sokmaktadır. İşte tam burada haz ve mutluluğu erteleyebilen ve kontrol edebilen uzun vadede kazanabilir. Bunun adı iradedir.

4 Kasım 2019 Pazartesi

psikolog fazilet bakir

PSİKOLOG FAZİLET BAKIR

İrtibat Telefon:0505 261 8338
Posta:      bkfazilet@gmail.com
Psikolog Fazilet Bakır.  iletişim
Sitemizde Psikolog Fazilet Bakır ile ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz.
Psikolog Fazilet Bakır'ın Aldığı Eğitim ve Sahip Olduğu Sertifikalar:
  • Şema Terapi
  • Stresle başa çıkma yolları
  • Transaksiyonel analiz
  • Rehberlik ve danışmanlık
  • Aile danışmanlığı eğitimi (560 saat) 
  • Birinci ve ikinci düzey aile terapisi eğitimi
  • Bilişsel,kognitif,davranışsal terapi
  • Öfke yönetimi
  • Sorun çözme becerileri
  • Sanat terapisi
  • Oyun terapisi
  • Konuşma,artikülasyon,kekemelik
  • Katatomik görüntü yaşantısı
  • Arabuluculuk
  • Yas ve travma terapisi
  • Psikolog Fazilet Bakır You Tube Sayfası




Fazilet Bakır psikolog ücretleri izmir 2019.

1 Ekim 2019 Salı

izmir psikolog aile danismani

İZMİR PSİKOLOG AİLE DANIŞMANI


Aile terapisti için izmir psikolog aile danışmanı sizlerin hizmetinizde.Psikolog Fazilet bakır randevu için telefonumuzu arayınız.
Aile Danışmanı Telefonu:05052618338
izmir psikolog aile danışmanı
Psikoloji İzmir  evlilik ve aile terapisi uzmanı çift, ilişki ve evlilik terapisi.Psikoloji,İzmir Aile Terapisi, Aile Danışmanlığı hizmeti verenler psikolog fazilet bakır.
Aile Terapisi İzmir - randevu al | aile danışmanı adresi telefonu sayfamızda.İzmir ilinde bulunan  uzman psikolg F. Bakır iribat için hemen online randevu al.
Aliağa,Bayraklı,Bornova,Karşıyaka,Konak Aile danışmanı.

Aranan hizmetlerimiz:
Çift Terapisi, İzmir  Karşıyaka, İzmir Uzman Psikolojik Danışman Aile Danışmanı Hizmetleri.
Aile Terapisi, İzmir.
Aile Danışmanlığı, İzmir.
Yetişkin Terapisi, İzmir Psikolg.
Aile Danışmanlığı Randevu, İzmir.